İşte Tarihi Efsanelerle Dolu Şanlıurfa Tarihi.


urfatarih

DAHA ÖNCEKİ ÇAĞLARDA URFA VE İSİMLERİ
Söylentiye göre daha önceki Yunanlılar Enoch’un (Enoch=Hermes = İdris Peygamber = Uhnud, bu dört ismin aynı kimse olduğu kabul edilmektedir.) insanlara şehirler kurmayı öğrettiğini ve onun devrinde 180 şehir kurulduğunu, bunların en küçüğünün Urhai veya diğer bir okunuşla Orhay başka bir deyişle Urfa olduğu söylenilmektedir. Bu söylentiye göre İdris peygamber Nuh peygamberden önce geldiğinden Urfa Nuh tufanından önce heyetmiştir. Nuh tufanında bütün dünya gibi Urfa’da perişan oldu. Ama tufandan sonra dünya yine heyetti ve Urfa da tarihte ki yerini aldı. Yeniden anlatıldığına göre Nuh tufanından sonra Babil’de karar süren Nemrut üç şehir yapmıştı. Bunlardan biri de Urfa şehridir. Bu şehir önce Arach ve daha sonra vakit süreci içinde Erech, Orhay,Edessa ve Ruha isimlerini almıştır.
Urhai veya Orhay ismi, Urfa’nın ilk sakinleri olan Arami – Süryanilerin verdiği isimdir. Daha sonra Urfa’ya gelen Helenler Edessa ismini verdiler. Helenlerin verdiği Edessa ismi “suyu bol” mananına gelmektedir. Helenlerin verdiği Edessa ismi “suyu bol” mananına gelmektedir. Urfa da içinden akan Karakoyun (Daysan) deresi ve kaynayan pınarlardan dolayı suyu bol bir şehirdi. Urfa’ya Edessa isminden başka yeniden suyu güzel çeşme mananına gelen “Kaliruha” isimi da verilmiştir. İslam’ın fethinden sonra Müslüman Araplar tarafından “Kaliruha”nın “Kali” heceleri atılmış ve yalnızca “Ruha” heceleri kullanılmıştır. İkinci bir söylentiye göre Orhay kelimesinin hafif bir farklığa uğratılmasıyla Ruha denilmiştir. Böylelikle şehir, İslam’ın fethinden sonra Müslümanlar tarafından artık “Ruha” diye çağrılmıştır. Osmanlı devrinde Urfa denilmeye başlanmıştır. Başka bir söylentiyle Orhay isminin Urfa’ya dönüştürülmesi daha uygun görülmektedir.
BELLİ BAŞLI DÖNEMLERDE ŞANLIURFA (KURTULUŞ SAVAŞI ÖNCESİ, CUMHURİYET DÖNEMİ )
URFA’DA SELEFKOSLAR DEVRİ
Makedonya kralı Büyük İskender (ö. M.Ö.323) Urfa’yı M.Ö. 331 seneninde zapt eder. Büyük İskender, bütün Ön Asya’yı Çin’e kadar fetheder. Vefat edince, ülkesi komutanları arasında paylaştırılır. Bunlardan Antiyochus, Seleucus Nikator ile beraber bütün Anadolu ve Suriye bölgesine hâkim olmuştu. Antiyochus’un ölümünden sonra Seleucus tek başına Suriye bölgesinde ve bütün büyük Asya’da Hindistan’a kadar Babilonya denilen bu bölgede 21 sene karar sürdü. Bu sebeple bu devlete Selefkoslar devleti denildi. Urfa, M.Ö. II. asırda Seleucos Nikator’un (323–281) hâkimiyeti altına girer. Edessa isminin Selefkoslar vaktinde Makedonya’dan bu bölgeye gelen Makedonyalılar tarafından verilmiş olduğu da söylenilmektedir. Ama o vakit Urfa’nın yerlisi olan Süryaniler, Grekçe olan bu ismi kullanmamış, kendi dillerindeki daha önceki ismi Orhay’ı kullanmışlardır. Buna karşın Selefkoslardan itibaren Urfa, uzun bir vakit sürecinde Edessa ismi ile şöhret bulacaktır. Bugün dahi Avrupa’nın kullandığı isim Helenlerin verdikleri Edessa ismidir. 
O devirlerde Selefkoslar tarafından bir hayli şehre verilmiş olan Edessa ismi “suyu bol” mananına gelmektedir. Urfa da içinden akan Karakoyun (Daysan) deresi ve kaynayan pınarlardan dolayı suyu bol bir şehirdi. Selefkoslar M.Ö.132 seneninde İranlıların baskısına dayanamayarak yıkıldı. Bölgede bu tarihten itibaren Osrhoene ismi ile bir şehir devleti heyetti.
URFA OSRHOENE KRALLIĞI DEVRİ (M.Ö.132 – M.S.244)
Urfa’da kurulan ilk ve tek bağımsız devlet Osrhoene krallığıdır. İngiliz tarihçi Segal’ın belirttiğine göre Osrhoene isimi Urfa’nın ilk isimi Orhay’dan türemiş olabilir. Osrhoene, Urfa ve etrafına beraber verilen bir isimdir. Ancak başka bir söylentiye göre Urfa krallığının isiminin Osrhoene olmadığı, bu ismin Urfa krallığının Roma hâkimiyetine geçtikten ve bir Roma eyaleti olduktan sonra bu eyalete verilmiş bir isim olduğu da ileri sürülmektedir. Urfa krallarının çoğu Abgar ismi ile çağrıldığından bu devlete Abgarlar devleti denildiği gibi Abgarlar dönemi de deniliyordu. Abgarlar dönemi Urfa’nın en bariz ve tanınmış dönemidir.
ROMA HÂKİMİYETİNDE URFA (244–637)
Urfa her ne kadar bağımsız bir devlet görünüyordu ise de daha çok Roma’nın güdümünde bir devletti. Ara ara Roma’nın müdahalesi ile krallar değişiyor, yeni kral Roma tarafından atayordu. Nihayet bu vaziyet Urfa devletinin M.S. 244 tarihinde tamamiyle Roma eğemenliğine girmesine kadar devam etti. Bu tarihten itibaren Urfa bir Roma şehri idi. 244 tarihinden itibaren Urfa, Roma imparatorluğunun Osrhoen isminde bir eyaleti oldu ve artık Urfa’yı Roma’dan gönderilen valiler idare etmeye başladı. Osrheon bölgesinin merkezi Urfa idi ve Urfa’ya bağlı on iki şehir bulunuyordu Roma imparatorluğunun 395 tarihinde ikiye ayrılmasından sonra da Doğu Roma (Bizans) imparatorluğunun egemenliğine giren Urfa, Güney-doğu Roma’nın merkezi oldu. Artık Urfa Müslümanlar tarafından fethedilmesine kadar 400 yıl Doğu Roma’nın (Bizans’ın) hâkimiyetinde kaldı.
URFA’YI MÜSLÜMANLARIN FETHİ VE DÖRT HALİFE DEVRİNDE URFA
636 tarihinde Kudüs’ün fethi esnasında halife Hazreti Ömer (r.a.) Kudüs’e gitmişti. Oradan Fırat’ı geçerek daha kuzeye doğru çıktığı ve onun bu yolcusu sırasında Urfa’ya yaklaştığı, Urfa halkının Hazreti Ömer’i (r.a) karşılamaya çıktıkları ve Urfa’nın güvenliği ile ilgili kendisinden söz aldıkları da kaydedilmektedir. Halife Ömer, İyaz bin Ganem’i Güneydoğu Anadolu (el-Cezire) valiliğine atamıştı. İyaz b. Ganem, önce “Pagan” dininde (daha sonra kendilerine Sabiî denilecek) olan yani halkının yıldızlara taptığı Harranlılara teslim olmalarını öneri eder. Harranlılar, önce Urfa’ya gitmelerini ve bu teklifi onlara yapmalarını, Urfa’nın nasıl bir anlaşmayı kabul ederlerse kendilerinin de aynı anlaşma uyarınca teslim olacaklarını söylediler. Bu devirde Bizans İmparatorluğu, putperest olduklarından dolayı Harranlılara, Hristiyan olmalarına rağmen mezhep ayrılığından dolayı Uralılara zülum ediyordu. O sebepledir ki İslam silahlı gücünün Harran önlerine gelmesi Harranlılara sanki Bizans eziyetlerinden kurtulma ümidi vermişti. Yine de Urfa’nın nasıl hareket edeceğini görmek istiyorlardı. Aynı zamanda Urfalıların, Müslümanları kurtarıcı olarak ve seve seve karşıladıkları söylenilmektedir. İyaz bin Ganem Urfa halkı ile anlaştı. Güneydoğu Anadolu’nun diğer şehirlerinin halkı da Urfa sulh koşullarına göre, Müslümanlarla sulh yaptılar. Böylelikle Urfa miladi 637–38 seneninde fethedildi.
URFA’DA EMEVİLER DEVRİ
Hazreti Osman’ın halifeliği vaktinde Şam valisi hazreti Muaviye, bu bölgeye Mudar kabilesinin kollarından Beni Temim ve Kays kabilelerini yerleştirmişti. Zati İslam’dan önce de Mudarlar bu bölgede yerleşmişlerdi. Onun için Urfa’nın da içinde bulunduğu bu bölgeye bir süre “Diyar-ı Mudar” deniliyordu. Hazreti Osman’ın şehit edilmesinden sonra Halife olan Hazreti Ali’nin (halifeliği 656–660) halifeliğini Şam valisi Hazreti Muaviye tanımamıştı. O yüzden hazreti Muaviye’nin (halifeliği 660–680) Şam valiliği esnasında ve sonra müstakil hareket ettiği halifeliği vakitlerinde, Urfa da Muaviye’nin idaresine girmiştir. Hazreti Muaviye, yumuşak huyluluğu ve cömertliği ile yalnızca buyruğunda bulunan müslüman kabilelerini değil, bölgedeki Hristiyanları da memnun etmişti.
Velid bin Abdulmelik (705–715) halife olduktan sonra el-Cezire (güneydoğu Anadolu) bölgesine kardeşi Mesleme bin Abdulmelik’i (ö.739) vali atadı. Mesleme de devamlı Anadolu içlerine ve hem de İstanbul’a gazalar yapardı. O devrin efsanevî kahramanı Battal Gazi (ölüm.740) de Mesleme’nin komutanlarındandı. Mesleme bin Abdülmelik bölgeye vali olunca, bölgenin merkezini Kinnesrin’den Harran’a taşıdı. İkamet etmesi için de bir saray yaptırdı. Böylelikle Mesleme’den itibaren Güneydoğu Anadolu valileri devamlı Harran’da ikamet etmeye başladılar. Dolayısıyla Anadolu içlerine yapılan gazalar için buradan silahlı güç gönderdiler.
Urfa ve Harran’ın fethedilmesi ile Urfa Anadolu’ya açılan bir kapı oldu. Bundan sonra Anadolu üzerine yapılan bütün gazalar Urfa ve Harran üzerinden yapılmıştır. Öyle ki Güneydoğu Anadolu (el-Cezire) genel valileri Kinnesrin’den sonra bölgenin merkezi olan Harran’da otururlar ve Bizans üzerine gönderilen silahlı güçleri buradan idare ederlerdi.
URFA’DA ABBASİLER DEVRİ
Harran, Emevilerle Abbasiler arasında akım eden kanlı ve şiddetli savaşlara sahne olmuştur. Bu sırada Abbas erkek çocuklarının propagandasını yapanlar, Resulullah’ın (s.a.s.) amcası Hazreti Abbas’ın (ö.653) erkek çocuğu Abdullah’ın (ö.687–88) erkek çocuğu Ali’nin (ö.736) erkek çocuğu Muhammed’e (ö.743) biat ediyorlardı. Onun vefatından sonra da erkek çocuğu İbrahim’e biat etmeye başladılar. Dolayısıyla bu İbrahim’e de İmam İbrahim diyorlardı. İmam İbrahim Emevi Halifesi Mervan bin Muhammed (halifeliği 744–750), İmam İbrahimi Harran’da zindana attırdı. İmam İbrahim’in zindanda vefatından(749) sonra Abbas erkek çocukları Abdullah es-Seffah’a 30 Kasım 749 tarihinde biat ederek halife yaptılar. Böylelikle ilk Abbasi halifesi Abdullah es-Seffah (halifeliği 749–754) oldu. Abbasiler Fırat kısışında cereyan eden savaşta Emevileri yendiler ve Harran’a girdiler. Bu tarihten sonra Urfa bölgesi Abbasi egemenliğine girdi.
URFA’DA HAMDANİLER VE NUMEYRİLER DEVRİ (905–1081)
Onuncu asırdan itibaren artık Abbasi halifelerinin askerî ve politik güçleri kalmamıştı. Bu yüzden İslam ülkelerinin kimi yerlerinde şehir devletçikleri diyebileceğimiz kendi hâkimiyetlerini kuran hükümdarlıklar oluşuyordu. Böylelikle bazı valilikler bu şekilde kendi yarı bağımsızlıklarını duyuru ediyorlar ve sadece halifeye dini bakımdan saygı gösteriyorlardı. 905 tarihinden itibaren de Hamdaniler (905–991) bölgeye hâkim olmuşlardı. On birinci asır başlarında ise Urfa Numeyr erkek çocuklarından (991–1081) Utayr isminde birinin hâkimiyetinde idi. Utayr kendisi Hille’de oturuyor ve Urfa’yı da naibi Ahmed bin Muhammed isminde biri yönetiyordu.
URFA’DA SELÇUKLULAR DEVRİ (1086–1098)
1059 tarihinde Sultan Tuğrul’un (1040–1063) buyruğuyla Alpaslan Harran’ı ele geçirdi. Büyük Selçuklu Sultanı Alpaslan’ın, Bizans İmparatoru Diyojen ile 1071 yılında yaptığı Malazgirt alan muharebesini kazanması nihayetinde yaptığı antlaşma içinde evvelce Müslümanlara ait olan şehirlerden Urfa’nın da Selçuklulara bırakılması maddesi de bulunuyordu. Böylelikle Urfa tekrar Müslümanlara bırakıldı. 1081 tarihinde Şerefüddevle Müslim bin Kureyş Harran’ı zapt etmiş ve Urfa ile sulh anlaşması yapmıştı. 1072 tarihinde Alpaslan’ın ölümü ile Selçuklu tahtına Alpaslan’ın erkek çocuğu Melikşah geçti. Büyük Selçuklu sultanı Melikşah (1073–1092), amcası erkek çocuğu Kutalmış (ö.1064) erkek çocuğu Süleymanşah’ı (ö.1086) Anadolu’ya göndererek Urfa ile Birecik arasında yerleşmelerini buyurmuştu. Sultan Melikşah’ın (1073–1092) komutanlarından Bozan (ö.1094) 1086–87 yılında Urfa’yı abluka etti. Sultan Melikşah Urfa’yı zapt eden komutanı Bozan’ı Urfa valiliğine atadı.
URFA’DA HAÇLI KONTLUĞU DEVRİ (1098–1144)
Haçlı seferi içinde olmak üzere 1098–1099 yılında Kont Budin (Boudion) ismindeki bir kontun buyruğunda Urfa taraflarına da gelen Haçlılar, o sırada Urfa’nın Hristiyan valisi olan Toros’un kendilerini çağrı etmesi üzerine Urfa’ya girdiler. 1098 tarihinden itibaren Urfa Kontluğu isimi altında bir kontluk heyetmiş oldu. Böylelikle Urfa Müslüman Türk ve Müslüman Araplara karşı Haçlıların hâkim oldukları bölgeleri savunan kuvvetli bir kale oldu.
URFA’DA ZENGİLER DEVRİ (1144–1182)
Urfa’nın Haçlı Kontluğu devrinde İmadeddin Zengi (1127–1146), büyük Selçuklu devletinin Musul Atabeyi bulunuyordu. Harran’ı üs olarak kullanan İmadeddin Zengi, nihayet 1144 yılında Haçlıların elinde bulunan Urfa’nın üzerine yürümek için tetikte bekliyordu. O sırada Haçlılardan bir grup şehir dışına çıktığından şehir oranla savunmasız kalmıştı. Bunu haber alan Zengi hemen Urfa’yı abluka etti. Zengi yirmi sekiz gün müddetince yaptığı büyük bir savaş neticesi, şehre girdiler. Böylelikle İmadeddin Zengi Aralık 1144 tarihinde Urfa’yı Haçlılardan geri aldı.
URFA’DA EYYUBİLER DEVRİ (1182–1260)
Sultan Salahaddin Eyyubî (saltanatı.1174–1193), Haçlılarla mücadele etmek niyetinde olduğundan, Urfa, Harran ve Rakka gibi hudut şehirlerini ele geçirmek istiyordu. 1182 tarihinde de Urfa’yı ve diğer şehirleri çetin bir savaştan sonra Zengilerden aldı. Harran 1182 seneninde Eyyubilerin hâkimiyetine girdiğinde Sultan Salahaddin Harran’ı el-Cezire ve Musul bölgelerinin zaptında üs olarak kullandı. Anadolu Selçuklularının Harran ve Urfa’yı abluka etmesi başarısız olunca, Eyyubi hükümdarı Salih Necmeddin 1236 yılında Urfa ve Harran’ı kendisine yardım eden ve o tarihlerde Moğolların önünden kaçarak Anadolu’ya gelen Harezmlilere bıraktı. Harezmlerin halka kötü davranışı üzerine, 1241’de Halep Eyyubi hükümdarı Melik Nasır Salahaddin Urfa ve etrafına saldırarak buraları zaptetti.
Bu şekilde Anadolu ve Suriye bölgesinde bulunan İslam devletleri birbirleriyle uğraşırken büyük tehlike de kendilerine yaklaşıyor ve bütün İslam dünyasını tehdit ediyordu. Nihayet Urfa ve etrafı 1244 yılında Moğolların lider birlikleri olan Tatarların saldırısına uğradı.
İslam dünyasının üzerine bir karabasan gibi çöken Moğollar, nihayet 1259–60 yılında Urfa’yı da alarak Eyubilerin hâkimiyetine bitirdiler. Böylelikle Eyyubilerin 75 yıl kadar süren Urfa’daki hâkimiyetleri son bulmuş oldu.
URFA’DA MISIR MEMLUKLERİ DEVRİ
1300’lü tarihlerde Urfa dâhil el-Cezire bölgesinin büyük bir bölümü Mısır Memluklerinin kontrolüne geçmişti. Urfa’nın 1365–70 yıllarında memluklerin hâkimiyetinde olduğu kabul edilmektedir. XIV. Yüzyıl ikinci yarısında ve XV. Yüzyıl başlarında Urfa Memluklar, Karakoyunlular ve Akkoyunlular arasında devamlı el değiştirmiştir. Ayrı olarak Memlüklüler Harran kalesini de elden geçirmişler ve bazı onarımda bulunuşlardı.
URFA’DA KARAKOYUNLULAR DEVRİ
1362 tarihlerinde Urfa ve etrafında Şii olan Karakoyunlular hâkim olmuşlar ve bu bölgede bir müddet hâkimiyetlerini sürdürmüşlerdir. 1300’ler önce Moğollar Anadolunun çeşitli bölgelerini yakıp yıktı. 1300’lü senelerinden sonra Urfa, bu kez da Timurluların saldırısına uğradı. 1387’de Anadolu içlerine giren Timur Han (ölüm 1405), birkaç kez Urfa’ya saldırarak bir hayli yeri tahrip etmiştir. Timur Han, Suriye seferi dönüşü Birecik’i sulh yoluyla Urfa’yı ise savaşarak topraklarına kattı. 1400 yıllarında ise Urfa sanki yine imar edilmiştir. Urfa, XIV. Asırda Döger buyruğu Dımaşk Hocanın (ölüm.1404) hâkimiyeti altında idi.
URFA’DA AKKOYUNLULAR DEVRİ
1404 tarihinde Akkoyunlu hükümdarı Karayülük Osman Bey (ö.1435) Urfa’yı 1432 seneninde zapt etti. Akkoyunlular vaktinde bir ara Mısır askerlerinin saldırısına uğrayan Urfa, oldukça tahrip edilmiştir. 1457’de kardeşi Cihangir Mirza’nın elinden hâkimiyeti alan Uzun Hasan Akkoyunlu hükümdarı oldu. Uzun Hasan Urfa ve Diyarbakır şehirlerinden dolayı Mısır Memluk devletiyle arada bir mücadele eder ve bazen de sulh yapardı. O vakte kadar hükümet merkezi Diyarbakır iken, devletin büyümesinden sonra Tebriz’e taşıdı.
URFA’DA SAFEVÎLER DEVRİ
Urfa, 1514 tarihinde Safevi hükümdarı Şah İsmail’in valisi Eçe Sultan Kaçar’ın elinde bulunuyordu. Sünni mezhebinde olan Urfalılar, Şii mezhebinde olan Safevilerin baskısına tahammül etmek zorunda kalıyorlardı. Safeviler özellikle Sünni âlimlere çok baskı yapıyorlardı. Şah İsmail Diyarbakır ve Urfa’da birçok âlimi Sünni oldukları için öldürtmüştü. Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim Han, 1514’te İran seferi sırasında Akkoyunlu şehzadelerinden Osmanlıya sığınmış olan Murat Bey (ö.1514) emirinde bir kuvvet göndererek Diyarbakır’ı zapt etmek istemişti. Lakin o sırada Urfa valisi olan Eçe Sultan Kaçar, bu kuvveti bozmuştu. Böylelikle Urfa bir müddet daha Safevilerin elinde kalmıştı. Bu tarihlerde İbrahim Gülşenî (1426–1534) ismindeki Halveti-Gülşeni tarikatı şeyhi de Diyarbakır’da bulunuyordu. Şah İsmail’in baskısı üzerine Urfa’ya uğramış lakin bu baskıya dayanamayarak Mısır’a gitmek zorunda kalmıştır.
OSMANLI İDARESİNDE URFA
XVI. yüzyıl başlarında Mısır devletine bağlı olan Urfa, 5 Nisan 1517 tarihinde Osmanlı sultanı Yavuz Sultan Selim (1512–1520) tarafından alındı. Önce Urfa sancak olarak Diyarbakır eyaletine bağlandı. İlk valisi de Piri Bey oldu. Kanuni Sultan Süleyman (1520–1566) Bağdat seferi sırasında Halep’e geçerken Urfa’ya uğramış ve iki gün Urfa’da kalmıştır. Sultan IV. Murat da Bağdat seferine giderken Urfa’veyahut uğramıştır. Evliya Çelebi’nin bildirdiğine göre 17. yüzyılda Urfa üç tuğlu paşalar tarafından idare edilmekte olup, dört mezhebe göre fetva veren bilgili kadılara sahipti. Urfa, Osmanlı idaresine geçmesinden sonra Sultan III. Mehmet (1595–1603) devrinde Celali başkaldırıları sırasında 1599’da ve Sultan II. Mahmut (1808–1839) devrinde Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa başkaldırısı sırasında 1833-1839 yılları arasında Osmanlı idaresinden geçici olarak çıksada Osmanlı ile bağı hiç kopmayan bir şehir olmuştur. Cumhuriyetin ilanına kadar Osmanlı devletinin idaresinde bir sancak olarak kalmış ve sancak beyi tarafından idare edilmiştir.  
Urfa 1865 yılına kadar Rakka eyaletinin merkezi olarak yaşamıştır. Bu sırda eyalet paşası Urfa’da otururdu. Bu vali paşalar, Urfa’da saraylar, camiler, medreseler, hamamlar gibi imarlarda bulunurlardı. Dolayısıyla Urfa mamur bir şehir olmuştur. Fakat Urfa, 1865’de sancak olarak Halep eyaletine bağlanınca sadece mutasarrıf Urfa’da oturur oldu. Bu yüzden de Urfa eski mamuriyetini ve değerini kaybetti. Giderek sönükleşmeye başladı.
CUMHURİYET DEVRİNDE URFA
Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Devleti mağlup olmuştu. Osmanlı Devletinin bir bağımsız sancağı olan Urfa da Mondros ateşkesini takip eden günlerde 24 Mart 1919 yılında İngilizlerin işgaline uğramıştı. 1919 yılında Urfa 80.000 nufuslu idi. İyi bir araba yolu vardı ve şehir çok iyi yapılmış güzel bir şehirdi. Sokakları döşeliydi ve iyi ve çok kullanışlı bir su sistemi de vardı. İşgalcilerin gelişi ile gerek Müslüman ve gerekse Hıristiyan Urfalılar işgal kuvvetlerinin baskısı altında kalmıştı. Altı ay kadar sonra İngilizler şehri Fransızlara bırakmışlardı. İngilizlerin Urfa’dan ayrılışı ile 30 Ekim 1919’da da Fransızlar Urfa’yı işgal ettiler. Urfanın işgal edilmesi üzerine bütün Anadolu’da olduğu gibi Urfa da işgalcilere karşı kurtuluş mücadelesine girişti. Aynı zamanda Fransızların tahriklerine kapılan ve onlardan kuvvet alan Urfa’nın Ermeni Hıristiyanlarının bir bölümü de Fransızlarla bir olarak yıllarca birlikte yaşadıkları Urfa Müslümanları ile savaşmaya başladılar. Urfa Çetelerinin mücadelesi ile 11 Nisan 1920’de urfa Fransızlardan resmen temizlendi ve Türkiye Cumhuriyetine bağlandı. Bunun üzerine şehirdeki Hıristiyan halk Suriye’ye göç etti

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gaziantep'in Yetiştirdiği Tarihi Şahsiyetler.

Tarihi Gaziantep Müzeleri.